Testimonial

Elements of Life

About the event

Green House Art Days / Yaşama Yön Veren Elementler
Green House Art Days oluşumunun ilk aktivitesini sizlere duyurmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Oksitosin Tıp ve Sanat Platformu işbirliği ile hayata geçen projenin çatı teması ‚Yaşama Yön Veren Elementler‘ olarak tanımlandı.Oksitosin Tıp ve Sanat Plattformu kurucusu Prof.Dr. Elif Vatanoğlu-Lutz , bu kez merceğini birçok kadim kültürde gördüğümüz Elementler konusuna yönlendiriyor. Greenhouse konseptinin sahibi Züleyha Geels ile birlikte Elementler konusunu sanat yolu ile yeniden ele almayı amaçlıyorlar.
Bu konunun temel felsefesine göre doğadaki Elementler bedensel ve zihinsel sağlığımızı yönetiyor. Evrendeki herşeyin temel taşı olduğu varsayılan elementleri Antik Yunan tıbbında dört element teorisi ( hava, su,ateş, toprak), Çin tıbbında beş element teorisi ( ağaç, ateş, toprak, metal ,su) ve simyacılarda yine beş element ( toprak, su, hava, ateş, ruh) teorisi olarak görüyoruz.
Tüm bu yaklaşımların ortak çıkış noktası , doğadaki her şeyin elementlerden oluştuğu ve kendi içinde denge içinde olduğu yönünde birleşiyor. İnsan da doğanın bir parçası, onun küçük ölçekteki birimi olduğuna göre ancak doğayla uyumlu bir şekilde hayatını sürdürürse mutluluğu ve huzuru yakalayabilir. Eski dönemlerden beri elementler kavramı sadece, doğayı anlamak için değil, tıp, tarım, günlük yaşam, siyaset için de kullanılmıştır.
Her bir element belli bir sıra içinde hareket eder ve kendisinden sonra gelen elemente hayat verir. Buna yapıcı denge denir. Ağaç, ateşi besler, çünkü ateşe atılan ağaç ateşin çoğalmasına sebep olur. Ateşin külleri toprağı yaratır. Toprak metale hayat verir, topraktan mineraller şeklinde metal çıkarılır. Metal sıvı haldeyken suya dönüşür, su da ağacı besler.Elementlerin arasındaki akış yapıcı bir denge içinde olabileceği gibi, yıkıcı ya da zayıflatıcı denge içinde de olabilir. Yıkıcı dengede her bir elementin birbirini ters etkilemesi, ele geçirmesi söz konusudur. Bu da bir dengesizlik yaratabilir. Örneğin ateş metali eritir, metal ağacı keser, ağaç toprağa baskındır, onu tutar ve zayıflatır. Toprak suya hâkimdir, onu bulandırır ve çamur haline sokar. Su da ateşi söndürür.Zayıflatıcı döngü yapıcı dengenin tam tersine işler, her bir element bir sonraki elemente hayat verirken kendisi de zayıflamış olur. Ağaç ateşi beslerken kendisi tükenir, ateş toprağı oluştururken zayıflar. Toprak da aynı şekilde metali oluştururken tükenir. Metal suya kendi gücünden verir ve zayıflar. Su da ağacı beslerken etkisi zayıflar.
Tüm bu döngüleri yaşamın içinde, insan ilişkilerinin dinamiklerinde görmek mümkün. Bu kez tüm bu elementlerin aktif dünyasına sanat aracılığı ile , sanatsal yaratıcılık ile yeniden bakmak istiyoruz. Antalya Geyikbayırı’nda bulunan Greenhouse ise, büyüleyici doğası ile zaten bütün bu elementlere yıllardır ev sahipliği yapan bir alan ve bu kez bünyesinde sanata kucak açıyor,sanata daha çok yer ayırmak istiyor. Sürekli olmasını arzu ettiğimiz Greenhouse Art Days etkinlik serilerimiz Greenhouse Bayikbayırı’nda gerçekleşecektir.

About Us

Aqua Materia Sanat
‚Ben ebru sanatından yola çıktım. Uzun süre geleneksel sanatın tekniklerini, malzemeleri ve farklı uygulamaları detaylarıyla öğrendim ve uyguladım. Ama Aqua Materia Sanat dediğim bambaşka bir olgu. Su ile toprak bir araya gelince yaşamın içindeki tüm yapıları orada görebiliyorsunuz. Bu yapılar ağaç içinde de var, bir deniz kabuğu içinde, bir yaprak içinde vücudumuz içinde de var. Bu yapılar mikrokozmostan makrokozmosa her durumda var, ve fark ettim ki nerede su varsa orada ortaya çıkıveriyorlar. Vücudumuzun yaklaşık yüzde yetmişi sudan oluşuyor. Mikroskopik seviyede görünen yapılar yine suyun belirleyici olduğu bir yaprakta, ağacın dalında görülen yapılarla benzeşiyor. Su bana ayna tutuyor. Su her yerde, çok basit ama derin bilgileri taşıyor. Basitliğin içinde sonsuz varyant var. Su nasıl tepki veriyor? Mesela geleneksel ebru sanatında farklı şekiller veriliyor, çiçek gibi. Bu şekiller benim ilgimi çekmiyor. Benim ilgimi suyun ve toprağın kendisi, etki tepki ilişkisi, hareketleri çekiyor ve doğadaki yapıları bu şekilde temel bir teknikle açığa çıkarıp okuyabiliyoruz. 20 yıla yakın süredir tamamen strüktürle ve su ile ilgileniyorum. Almanya’daydım ve ağaçların içleri, taşlar, kayalar, toprak ve bunların yapıları ilgimi çekiyordu. Bir süre yapıları daha iyi kavramak istediğim için fizikle ilgilendim. Bilimsel çalışmaları da öğrenmek için fizik kongrelerine dahi gittim. İstanbul’da yaşamaya başlamak ve su ile çevrelenmiş olmak bana inanılmaz ufuk açtı. İlk safhada suyu izleyerek başladım. Deniz kenarlarında oturup derin derin suyu izledim. Suyun yüzeyindeki hareketleri gözlemledim, önce fotoğraflar çektim, video kayıtları aldım, sonra resmettim ve hep suyun yüzeyini anlamaya çalıştım. İstanbul’un su şebekeleri, Taksim, Haliç, Belgrad su sistemleri üzerine araştırmalar yaptım. Sarnıçlara inmeyi, tepelere çıkmayı, herkesin gitmediği yerlerde bir şeyler aramayı seviyorum.
Sonra deniz sularından nehir sularına yöneldim, yani akan suya baktım. Tatlı su da farklı hareket ediyor. Ayrıca nehirlerde suyun hareketini taşlar, eğim gibi başka şeyler de etkiliyor. Bunları izlemek başka kapılar açtı zihnimde. Bir de ses çok önemliydi. Nehrin, suyun sesi akan suyun temel bir bileşeni.
Ebru sanatı ile tanıştıktan sonra ise bir sonraki safhaya geçtim. Suyun kendisiyle doğrudan çalışmaya başladım. Ben hareket ettikçe, su ile temas ettikçe suyun neler yaptığını denemeye başladım. Bedenim çalışmalarıma ana unsurlardan olarak dahil olmaya başladı. Bu çalışmalarıma Aqua Materia Sanat diyorum. Aqua Materia sanattan önce sanki daha suyun dışında kalıyordum, Aqua Materia ile, elementin kendisiyle çalışarak içeriye girdim. Orada ben hareket ettikçe, bir eylemde bulundukça gözümün önünde su tepki verdi. Direkt su ile temas olunca suyun hareketlerini de doğrudan okumaya başladım, suya daha yakın oldum. Kendimi suyun içine girebilmiş gibi hissediyorum. Suyun belli hareket etme şekilleri var. Kelimelerle anlatmak çok zor. Ben de bu durumların ardını görmek, keşfetmek istiyorum.